Ana Menü |
|
|
|
|
|
Tortum Hakkında
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KÖYLERİMİZ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
HABERLER
|
|
|
|
|
|
Yöresel Çalgılarımız |
|
|
Yeni Sayfa 1
Şu mukaddes toprağa
Düşecek her gölgeyi
Hâşâ, kıyamam ona
Yiğidim sinene çek
Göster yavrum erliği
Bütün düşmanlarına
Sende görsün mertliği
Nazarı üstüne çek
Çek yiğidim bağrına
Kanlı toprağını çek
Çek aslanım göğsüne
Şanlı bayrağını çek
Şu aziz vatanını
Kan selidir sulayan
Ona hain bakanı
Çekinme kurşuna çek
Deden döşeği toprak
Yorganı sema oldu
İncitmesin şimşekler
Bulutlardan örtü çek
Kirlenmesin bu yatak
İmansız ayaklarla
Yıldırımlar koparıp
Yangını üstüne çek
Çek yiğidim bağrına
Kanlı toprağını çek
O çelikten göğsüne
Şanlı bayrağını çek
Yıkıl sen de sen de düş
Yığıl atan yanına
İyi değil gidişin
Birazcık ceddine çek
Çelikten göğsün yayı
Al gökten indir ayı
Düşüren Kubilay’ı
Kurşunu küffara çek
Peygamber haz duyacak
Düşmanı durduracak
Ecdadın kurtaracak
Mukaddes tetiği çek
Giderken selam götür
Aziz şehit atana
Bir karış vatan için
Kanlar akıtana çek
Çek yiğidim bağrına
Kanlı torağını çek
Çek aslanım semaya
Şanlı bayrağını çek
Bahattin KIZILKAYA
Murat FIRATOĞLU
<!--[if !supportEmptyParas]--> <!--[endif]-->
HASRET
Bizim oralara kar yağmış,
Yalnızlık sılada zor şimdi.
Tipide bıyık buz tutarmış,
Tezekler sobada kor şimdi.
Tandırında çörekler pişer,
Közde kartol aklıma düşer,
Demli çayla nasılda gider,
Lavaş ekmek, kerti lor şimdi.
Belki yarim beni düşledi,
Her gece rüyamı süsledi,
Al yazmaya nakış işledi,
Senden gayri bana hor şimdi.
Dur! Uğraşma yaramı deşme,
Bak iki gözüm iki çeşme,
Yanılıpda suyumdan içme,
Gönül pınarlarım şor şimdi.
Sevdiğim gurbete yollamış,
Gündüzler yolların kollamış,
Geceler yataktan fırlamış,
Bu rüyayı hayra yor şimdi.
Almış yari gurbet elleri,
Zindana dönmüştür günleri,
Gelmez bahar açmaz gülleri,
Orda kar çiçeği mor şimdi.
Bir mektup bir haber gelince,
İşler sevdayı kanviçe,
Uykusuz nasıl geçer gece,
Sevdiği askere sor şimdi.
Çorbasına hüzün doğramış,
O güzel saçlar ağarmış,
Kara yazgısına ağlarmış,
Simsiyah gözler mosmor şimdi.
KALEDİBİM
Kaledibim Efkârlandım yine geldin aklıma
Seni unutamam hiç Kaledibim
Hasret kaldım ekmeğine asına
Bir lokma yutamam bil Kaledibim
Bir yanın kale dir,karşın terazin
Önünde uzanır yeşil arazin
Elma,armut,vişne ile kirazın
Bağlarında bol vardır kaledibim
Yazın kisin güzel olur her ayin
Bir taraftan akıyor liskav suyun
Arazini sulayan Nihah cayın
Şelalede göl olur kaledibim
Güneyin altında toprak yerlerin
Önünde bir höyük pasa mezarın
Ceneviz’den kalma Kale surların
Kucaklamışlar seni Kaledibim
Kaledibi yazar nüfus kartımda
Dağlarından geven çektim sırtımda
Mal otardım bilevinin ardında
Kavaklığa yanarım Kaledibim
Kış gelipte yağınca lapa karlar
Kaleyi,güneyi sarıp asarlar
Bir kekliğe saatlerce koşarlar
Dağlarda kekliğin bol kaledibim
Çok eski tarihin bilinmez´yaşın
Evlerine duvar olmuş her taşın
Lezzetlidir yenir ekmeğin,asin
Fasulyen,mısırın bol Kaledibim
Gençlerin kol kola caka satarlar
Tek tutun dibinde sohbet yaparlar
Düğün olur bir iki tek atarlar
Sarhoşlara yol oldun Kaledibim
Gururun var İbrahim pehlivanın
Gelip göçtü Dilaverin,Beydayın
Hani nerde Avcı Kahraman Dayın
Mezarlıkta yerin bol kaledibim
O ne yağmur dinler ne soğuk ne kar
Her cali dibinde bir bardağı var
Her gün bir şişeyle sofrayı kurar
Bayramın var ELE DÜZ Kaledibim
Geceleri rüyalarda görürüm
Yollarında sakin sakin yürürüm
Faniyim RISALET bürgün ölürüm
Beni mezarliğan göm Kaledibim
ERZURUM'A AĞIT
ERZURUM'UM YİNE DUMANLI BAŞIN
ERZURUM'UM YİNE AKAR GÖZYAŞIN
SAHİPSİZLİK, SENİN KADER YOLDAŞIN
ERZURUM'UM ÜŞÜYOR MUSUN YİNE ?
SOĞUK DEĞİL, YALNIZLIK MIDIR BU NE ?
ADAM ETTİKLERİN KIYMETİN BİLMEZ
EKİN DOLU YEDİ, ÜRÜN VEREMEZ
BABA İŞSİZ, ÇOCUK EKMEK YİYEMEZ
ERZURUM'UM AĞLIYOR MUSUN YİNE ?
HÜZÜN DEĞİL, GARİPLİK MİDİR BU NE ?
PALANDÖKEN BAKAR BİR DADAŞ ARAR
KAR BİLE ZİRVEYE İSTEKSİZ YAĞAR
UMURSAMAZ KİMSE, HALA MI VAKAR ?
ERZURUM'UM GURURLU MUSUN YİNE ?
GURUR DEĞİL, BİRAZ SAFLIK MI BU NE ?
SATMIŞ YATAĞINI GİDİYOR OĞUL,
GERİ DÖNMEZ GÜVENDİĞİN HİÇ BİR KUL
SENİ TERKEDENİ GÖR ARTIK, DOĞRUL
ERZURUM'UM UMUTLU MUSUN YİNE ?
UMUT DEĞİL, KARANLIK MIDIR BU NE ?
MAKAM GEÇMİŞ HER DEĞERİN ÖNÜNE,
DÜŞÜNMEZ Kİ BU DÜNYADA ÖMRÜ NE ?
NE ERZURUM NE DE VATAN GÖZÜNDE
ERZURUMLUM ÖLÜR MÜSÜN SEN YİNE ?
ÖLÜM DEĞİL ŞEHİTLİK MİDİR BU NE ?
ERZURUM'UM DADAŞ'IM
Ver elini, gezdireyim memleketimi,
Kefilim, sen de yaşayacaksın,
Sen de hemşehrim olacaksın,
Sen de tanıyacaksın Dadaş'ları...
Gel, hadi...
Her mevsim ayrı bir güzel;
Kış, Palandöken'de,
Şehir ayaklarının altında,
Kay babam kay, çık bir daha kay...
Bahar, Yunusemre'de;
Erirken karlar hertaraf nehir nehir...
Ve bağırır dolmuş muavinleri,
Şehire..!
Yaz, Havuzbaşı'ında;
Fışkırsın sular, sen seyret,
Güneş yaksın, sen havuz kenarında keyfet...
Bir de tavşan kanı çaylar geldimi önüne
Ağasın..!
Güz, her tarafında,
Ölüm misali, her kapıda...
Yeraltı çarşısıyla,
Hasırhanıyla, o meşhur camisiyle Gürcükapı'da...
Uzat elini öpeyim Ali Ağa..!
Şair Nef'i'siyle,
Üç kümbetleriyle
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|