Bir
Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir
olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
-Baba, memlekette kaç vali gördün?
-On, onbeş vali hetirimdedir...
-Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
-Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
-Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
-Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna
AYAHLARAN
Küçük
evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını
kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:
-Bah ayahlaran burasi bir sofa, anburada iki ufah oda var. Anburada da ayahyoli.
Ayahlaran, bah hepsi ağzın içinde....
HELBET
Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam
yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem
diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile
binebülürsen!
ELEYSE NİYE DURDUN
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor.
Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
-Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-Heyir baci, getmez!
Kadın:
-Vış! eleyse niye durd
DALIMIZ GIZSIN
Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı
sık sık açan ve açık bırakanlara rica eder:
-Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.
VIŞŞŞ SENE NE
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi
durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
FARZET Kİ
Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
- Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir !
NE TİLKİSİ
Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça
uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi
kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
-Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
-Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan!
Saf
bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü
şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?
İT GIRHİRAM
Eskiden İstanbul'dan Erzurum'a Trabzon üzeri vapurla gelinirdi. Trabzon'dan
otobüse binene yolcular Aşkale'de araba bozulduğu için uzun bir beklemeye
girmişlerdi. İstanbullu bir yolcu fırsattan istifade berbere girmiş traş
oluyordu. Bu arada biri kafasını dükkana uzatıp:
-Yusuf emi neyidirsen?
-Neyidim oğul, ahşama geddin it gırhiram!
SAKO
Bir
kış gecesi Emin Hafizin kayınbiraderi çocuklarıyla gezmeye gelir. Gece uzundur,
ikram izzet gerekir ama evde hiç bir şey yok! Emin Hafiz, karısına "sen
misafirlerle ilgilen" der, hemen asılı olan kaynının "sako"sunu aldığı gibi en
yakın kahvede onbeş liraya okutur. Et, meyve, çerez ne lazımsa alır gelir.
Karısı da sevinçle pişirir, ikram eder. Yer içerler. Geç vakitte kalkmak
isterler.Kayınbirader seslenir:
-Baci hele sakomi getir biz gahah.
Kadın arar ama sakoyu bulamayınca:
-Ağabegi senin sakon var miydi?
-Eşşeggızi, zehmeri güni caket gatına mi geldi, der.
Birden herkesin jetonu düşer ve hep birden Emin Hafiz'e bakarlar. Emin Hafiz
istifini bozmadan:
-Gavatın oğli dolmalari üçer üçer yudanda eydi hemi!
Tortum'un köylerinden birine Kaymakam bir köprü yaptırır. Ancak köprü biraz
alçak olduğu için buradan geçen eşeklerin kulaklarına sürtünür.
Tortumlu da eline bir bıçak alarak eşeğin kulağının sürtündüğü yerleri oymaya
başlar. Tam bu sırada Kaymakam yanına gelir ve niye köprüyü oyduğunu sorar.
Tortumlu da eşeğinin kulakları sürttüğü için bunu yaptığını söyleyince Kaymakam:
-Köprüyü oyacağına eşeğin ayaklarına gelen yeri kazısana,der. Tortumlu şöyle bir
bakar:
-Bir de ohumuş adamsan Gaymagam beg, ben diyirem gulahlari... sen diyirsen
ayahlari!
EHMED
Bir
zamanlar yol vergisi vardı. Ya yol vergisi vereceksin ya da yol işinde
çalışacaksın. İki Tortumlu hem vergi verememiş hem de işten kaçmışlardı ki yolda
jandarmayla karşılaştılar.
-Dipkoçanızi verin bahim!
-Yohdur.
-Adın ne?
Tortumlu, arkadaşının gözlerine bakıp bir işaret verdi. Adlarını da
söylemezlerse kurtulacaklardı.
-Ola benüm adım neydi Memmed?
-Ben ne bülim Ehmed!
TUT SATİRAM
Tortumlu'nun biri eşeğe yüklediği dutu "batmanı 2.5" diye bağırarak
satıyordu.Biri kulağına eğilip "kilosu gaça" diyende:
-Niye baba ele egilib gulağıma fısıldirsan, hoç esgeriye mevzeri satmiram; tut
satiram!
HEÇ BELLİM OLMAZ
Tortum'lu iki kardeş, yan köyden kız kaçırmış, kendi köylerine dönüyorlardı.
Arazi malum patika! Büyük kardeş önde kız ortada küçük kardeş arkada. Kız hangi
kardeşe kaçırıldığını merak edip arkadaki küçüğe yanaştı ve sordu:
-Bahasan beni hangüze kaçırdıııız?
Küçük kardeş şöyle bir bıyıklarını burduktan sonra :
-Orası heç bellim olmaz! Hele bir eva gidah!
Tortum köylerinden birinde yatsı namazını on rekat kılıyorlarmış. Bağ bahçe
işlerinde yorulduklarından bu bile fazla geldiğinden on rekatı daha aşağı
indirmek için Müftüye bir heyet gönderirler. Köylüler derdini anlatır ama
Müftünün cevabı açıktır:
-On rekattan başka üç rekat da vitr-i vacip kılacaksınız. Aşağısı hiç olmaz.
Heyet köye dönerken köylüler de hayırlı bir haber almak için mezalığın yanına
kadar gelmişlerdir. İçlerinden biri heyet uzaktan bağırı:
-Endürdüüüüüz?!
-Poh endürdüh, üçde fıtrifıcır kılacayuh!